Sinir hücreleri arasındaki bağlantılara “sinaps” adı verilir. Bu bağlantı bölgelerinde “nörotransmiter” ya da “sinirsel iletici” olarak bilinen kimyasallar, sinyalleri bir sinir hücresinden diğerine iletirler. Ancak, sinaptik bağlantıların tümü aynı güçte değildir; etkinlik geçmişlerine bağlı olarak güçlenebilir ya da zayıflayabilirler. Sinapsların gücü değiştikçe, bilgiler ağ içinde farklı biçimlerde akar. Yeterli ölçüde zayıflayan bir bağlantı sonunda yitip gidecektir; ama eğer güçlenirse de, ondan yeni bağlantılar filizlenecektir. Bu yeniden yapılanma süreçlerinin bir kısmı, ödül sistemlerince yönlendirilir. Bunlar, işler iyi gittiğinde dopamin adlı sinirsel ileticiyi ağ boyunca yayarlar.
Beyin bir insan bedeninin yaklaşık yüzde üçü kadar ağırlığa sahipken içerisinde milyarlarca sinir hücresi ve destekleyici hücrenin sinaptik bağlantılar aracılığıyla sürekli iletişim halinde olduğu en karmaşık ve idrak etmesi en zor olan organımızdır. Beynimizde iki farklı tip hücre bulunur. Birincisi birbiriyle ve vücudumuzun geri kalanıyla sürekli iletişim halinde olan sinir hücreleri ve ikincisi de bütün beyin işlemlerinin devam etmesi için temel destek sunan gliya hücreleridir. “Sinir hücreleri gelen sinyalleri dallandırılmış, ağaç benzeri yapılar olan ve bir dizi farklı kaynaktan gelen bilgileri birleştiren dendritler vasıtasıyla alırlar. Sinir hücreleri daha sonra akson adı verilen uzun, tele benzer bir yapıyla bir elektrik sinyali gönderir, bu da diğer bir sinir hücrelerine kimyasal bir sinyal gönderilmesine yol açar ve süreç böylece sürüp gider.
“Sahip olduğumuz aksonlar sinyalleri uzun mesafeler boyunca taşıyabilirler. Vücudumuzdaki en uzun aksonlar ayak parmağımızın ucundan beynimize kadar uzanan aksonlardır. Alanda çalışan bilim insanları tarafından beynimizin birçok bölümü olduğu bulunmuştur. Bu bölümler ön lob/ alın lobu (frontal lob), yan lob (paryetal), arka lob (oksipital), şakak lobu (temporal), beyincik, amigdala, hipokampus, talamus, hipotalamus ve beyin sapı olarak adlandırılmış ve işlevleri üzerinde çalışılmıştır. Beyin sapı beyin ile omuriliği birbirine bağlar ve farkında olmadığımız refleksler, nabız, uyku, nefes alıp verme ve sindirim gibi alanlardan sorumludur. Bu sorumluluk alanı hayatta kalmamızla da yakından ilgilidir. Beyin sapının üzerinde hipokampus bulunur. Bu alan cinsel davranışlardan, açlığın, vücut ısınının ve günlük uyku döngülerinin ayarlanmasıyla stres hormonunun salgılanmasından sorumludur. Korku ve endişe gibi duygular ise amigdalanın uğraşı alanına gelir. “Savaş ya da kaç” durumu yine amigdala tarafından uygulanır. Uzun dönemli bilgi depolanması ise hipokampus tarafından yapılır.
Beynin arka tarafından oldukça büyük bir alan kaplayan beyincik ise duyularımız aracılığıyla elde ettiğimiz bilgilerin hareketlerimize kılavuzluk etmesine yardımcı olur. Duyu organlarımız aracılığıyla elde ettiğimiz bilgiler talamus tarafından beynin yaklaşık yüzde yetmiş beşini oluşturan beyin korteksine yönlendirilir. Beyin korteksi kendi içinde dört bölüme ayrılmıştır. Arka lob olarak adlandırılan kısım görsel algılarımızı yönetmekle sorumludur. Kulak hizasının biraz üzerinde bulunan şakak lobu işitme ve işitileni anlamadan sorumludur. Bu alan ayrıca öğrenme ve bellek açısından da büyük öneme sahiptir. Yan lob ise başta dokunma duyusundan gelen bilgilerden sorumlu olmasının yanında bütün duyu organlarından alınan bilgiler sayesinde dikkatin yön değiştirilmesinde büyük rol oynar. Önlob/ alın lobu ise hareket, konuşma ve duruma uygun davranışlarda bulunulmasından sorumludur.